Son derece sağlam felsefi içeriği ve yenilikçi anlatım lisanı yanında, ülkesinin yöneticilerini sert ve yürekli bir lisanla eleştirirken derinlikli bir yaklaşımla özelleştiriye de yer veren sinema, büyük salonda samimiyetle, uzun uzun alkışlandı. Galiba, Yahudi ve Arap kökenli izleyiciler biraz utangaç kaldılar!..
İsrail’de yaşayan kıdemli gazeteci/eleştirmen arkadaşlar, ülkelerindeki sol kanat sanatçı ve aydınlarla, ölçülü milliyetçiler ortasında bile diyalog kurmanın giderek zorlaşmasından yakınmaktalar. Kökten dinci bölümün getirdiği tehlikeli eğilimlerden de cok telaşlılar natürel lakin, devlet yardımıyla çekilen bir sinemanın bu kadar radikal ve saldırgan bir lisan kullanmasından da rahatsız gözüküyorlar.
ORTAK BİR SAPTAMA…
Lakin, siyasi çizgisi Netanyahu periyodundan pek farklı olmayan yeni hükümetin de “Ahed’in Dizi”ni yasaklamak üzere taktik bir yanlışa düşmeyeceğinden; yasakçı, milliyetçi ve yayılmacı zihniyetin kıyasıya eleştirilmesine istek göstererek bunu demokratik bir ülke olmanın yeni bir delili diye propaganda aracı bile yapacaklarından da eminler Yahudi dostlar…
Bir ortak saptamamız daha var: Türkiye’de de devlet yardımıyla birçok sinema çekilmekte ancak durum çok daha sakin. Hükümet sinsi ya da bariz baskılara, sıkı denetlemelere falan gerek duymuyor bile. Otosansür yetiyor muhalif Türk sanatkarların “politically correct” olmalarına. Dolaylı yollar seçmek, metaforlardan medet ummak zorundalar…
LAPİD’İN SİNEMASI…
Nadav Lapid, şahsen yaşadığı gerçeklerden yola çıkarak çabukla kaleme aldığı senaryoda, İsrail Kültür Bakanlığı’nın yaratıcı özgürlüğünü nasıl sinsice kısıtlamaya, çatlak sesleri susturmaya çalıştığını anlatıyor. Güçlü İsrail ordusunun, beyinlerini yıkadığı askerleri nasıl manipüle ettiğini, çöl ortasındaki küçük kasabada sahneye koyduğu bir Yunan tragedyasına dönüştürüyor güya… Başta devlet kurumları, herkesin birbirini aldatmaya, manipüle etmeye çabaladığı, kimsenin kimseye güvenmediği, iç savaşlara hamile bu tehlikeli devirde, direktör çuvaldızı kendine batırmayı da ihmal etmiyor. Sinema da faal bir manipülasyon aracıdır; bu bağlamda, direktörler de aldatıcı olabilir, bin bir tuzak kurabilirler…
2019’da Berlin’de, üçüncü uzun sineması “Synonymes” ile Altın Ayı kazanan genç direktörün, bu kere daha özgün bir anlatım lisanı hedeflerken, yer yer tutuk ve manierist olmaktan kurtulamaması, birinci sefer katıldığı Altın Palmiye yarışında doruğa çıkmasına, herhalde imkan vermeyecektir…
Cumhuriyet