İstanbul Valiliği’nin 19. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nü yasaklamasının akabinde evvelki gün Taksim’de gerçekleşen yürüyüşe müdahale eden polisin orantısız şiddeti Türkiye’nin gündemine oturdu.
Fransız haber ajansı AFP’nin foto muhabiri Bülent Kılıç’ı boğazına bastırarak nefessiz bırakan polis, atılan ses bombasına “Çocuklar korkuyor” diye reaksiyon gösteren yurttaşı konutundan aşağı indirerek gözaltına aldı. Polisin 46 yurttaşı hakaret edip şiddet uygulayarak gözaltına almasını pahalandıran İstanbul Barosu Lideri Mehmet Durakoğlu “Polisin sertleşmesi Türkiye’de otoriterleşmenin giderek artacağı üzere bir göstergeyi bize yansıtıyor. O denli bir noktaki bu yargı, siyasal stratejilerin modülü olarak kullanılıyor. Bunu sağlayan öge da aslında polis, Emniyet” sözlerini kullandı.
‘OTORİTERLEŞME ARTIYOR’
Polisin “orantısız güç” kullanmasını, “polis eliyle topluma verilen mesaj” olarak kıymetlendiren İstanbul Barosu Lideri Mehmet Durakoğlu, şunları söyledi: “Özellikle bu alan üzerinden polis eliyle bir ileti verilmeye çalışıldığına şahit oluyorum. Şayet Türkiye’de toplumsal yapının şekillenmesi bakımından polis bu olaylara müdahale ederse buradan toplumun bir kesitine kimi bildiriler gidebilir. Bir taraftan da polisin sertleşmesi Türkiye’de otoriterleşmenin giderek artacağı üzere bir göstergeyi bize yansıtıyor. O denli anlıyorum ki sertleşmek bakımından da özel bir efor içerisindeler. Bunların hiçbirisinin sonuç olarak bir yasaya, bir karara dayandırılması mümkün değil. Toplantı ve şov yürüyüşleri anayasayla belirlenmiş temel bir hak. Bu hakkın kullanımının engellenmesi hiçbir biçimde kabul edilebilecek bir şey değildir.”
Durakoğlu, Seyahat Davası’yla başlayan sürecin devam ettirilmeye çalışıldığını belirterek “Gezi Davası toplumun genel olarak toplantı ve şov yürüyüşlerine ya da direnç gösterilmesi gereken noktalara varıldığında o cins hareketlere katılmasının engellenmesi maksadıyla açılmış bir davaydı. İnsanlara şunu anlatmaya çalışıyorlar, ‘güçlüklerle bir direniş gösterirseniz, direnişin sonucu olarak başınıza bunlar gelecek’ Cumhuriyet gazetesine açılan dava da öyleydi. Yalnızca orada var olan sanıklara değil, bütün gazetecilere açılmış davadır. O denli bir nokta ki yargı, siyasal stratejilerin modülü olarak kullanılıyor. Bunu sağlayan öge da polis ve Emniyet. Emniyet’te hazırlanan fezlekelerle gerçekleşiyor bunlar. O yüzden planlamalar bu tarafta gelişiyor ve sertlikler ortaya çıkıyor. Siyasal iktidar otoriterleşiyor ve her olayı kendi içinde otoriterleşmenin kasıtı olarak pahalandırıyor. Onu topluma göstermeye çalışıyor” sözlerini kullandı.
Cumhuriyet
